Kızılay Tarihçesi | ||||||||||||||||||||||||||||
KIZILAY TARÄ°HÇESÄ°
KuruluÅŸ ÇalIÅŸmalarI: 1867 yılında Paris’te açılan saÄŸlık sergisi münasebetiyle milletlerarası bir Kızılhaç Sıhhiye Konferansı toplandı. Osmanlı Hükümeti bu konferansa Mekteb-i Tıbbiye Tatbikat Muallimi Miralay Dr. Abdullah Beyi göndermiÅŸti. Dr. Abdullah Bey, konferans dönüÅŸü Cenevre Mukavelenamesinin Türkiye tarafından da tatbik edilmesini istedi. GiriÅŸimleri sonucu Serdar-ı Ekrem Ömer PaÅŸa’nın emirleriyle ve Tıbbiye Nazırı Marko PaÅŸa ile Kırımlı Dr. Aziz Bey’in teÅŸebbüsleriyle 66 azadan oluÅŸan Mecruhin ve Marday-ı Askeriye Ä°mdat ve Muavenet Cemiyeti (Asker, Hasta ve Yaralılara Ä°mdat ve Yardım DerneÄŸi) ’ni 11 Haziran 1868 yılında kurdular. Böylece geçici baÅŸkanlığa Marko PaÅŸa’nın, Genel SekreterliÄŸine Dr. Abdullah Bey’in getirildiÄŸi Kızılay’ın kuruluÅŸu tamamlanmış oldu. (KuruluÅŸ Belgesinin orijinali ve Türkçe Çevirisi için tıklayınız.)
Kızılay’ın Kurucuları
Dr. Marko PaÅŸa Dr. Abdullah Bey Kırımlı Aziz Bey Serdar-ı Ekrem Ömer PaÅŸa
Ancak kısa bir süre sonra dönemin hükümeti DerneÄŸin üstleneceÄŸi görevler “Sivillerin askeri iÅŸlere karışması” olarak deÄŸerlendirdiÄŸi için beklenen onayı vermedi ve cemiyet kısa bir süre sonra dağılmak zorunda kaldı.
OsmanlI HÄ°lal-Ä° Ahmer CemÄ°yetÄ°’nE DÖNÜÅžÜM
1877-1878 yıllarında Osmanlı Rus Savaşının baÅŸlaması ile birlikte, Uluslararası Kızılhaç Örgütü Osmanlı askerlerine yardım etmek istemesine raÄŸmen, karşılarında diyalog kuracak bir kurum bulamıyorlardı. DüÅŸman tarafların Kızılhaç Örgütlerinin baÅŸarılı çalışmaları ve Osmanlı yaralı askerlerin içinde bulundukları zor durum, kurulmuÅŸ olan Cemiyeti tekrar akıllara getirdi. Sadrazam Mütercim Mehmet RüÅŸtü PaÅŸa’nın emri ile 13 Temmuz 1876’da bir toplantı yapılmasına karar verildi. Marko PaÅŸa’nın baÅŸkanlığını yaptığı toplantı gündeminin önemli maddeleri ÅŸunlardır:
Toplantıda simge olarak haç yerine hilal’in kullanılması benimsendi. Bu durum Cenevre ve diÄŸer Kızılhaç Örgütlerine bildirildi. Ä°stanbul’da alınan bu karar Cenevre SözleÅŸmesini imzalayan devlet Kızılhaç Örgütlerince kabul edilince 14 Nisan 1877’de Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti resmen kurulmuÅŸ oldu.
BaÅŸkan ve genel merkez kurulu üyeleri ÅŸu ÅŸekilde belirlendi.
Başkan: Hacı Arif Bey (Meclis-i Umumi Sıhhiye ikinci başkanı)
BaÅŸkan Vekili: P. Sarrell
Başkan Vekili: Nuryan Efendi (Devlet Şurası Azası)
Veznedar: M. Foster (Osmanlı Bankası Genel Müdürü)
Genel Kâtip: Feridun Bey (Hariciye Nezareti Umuru Sıhhiye Mdr.)
PadiÅŸahın özel ilgi ve himayesini kazanan cemiyetin, kurulduÄŸu yıllarda 93 harbi adı verilen Osmanlı Rus Savaşı devam ediyordu. Gerek yurtiçi gerekse yurtdışında yardım toplamaya baÅŸlayan cemiyet 72.000 altın biriktirmeyi baÅŸarmıştı. Kuzey Afrika ve Hindistan Müslümanlarının yanı sıra çeÅŸitli Kızılhaç Örgütlerinden de yardım almıştı. Toplanan bu yardımlarla ordunun ilaç ihtiyacı karşılanırken 9 tane gezici hastane ve 4 tane ambulans alındı.
Osmanlı Rus Savaşı bittiÄŸinde Cemiyetin kasasında 61 bin lira vardı. SavaÅŸtan sonra ülkede sıkı bir baskı yönetimi uygulanmaya baÅŸlamıştı. Bu nedenle Cemiyet 20 yıl kadar faaliyetlerine ara vermek zorunda kaldı.
OsmanlI HÄ°lal-Ä° Ahmer CemÄ°yetÄ°nÄ°n Ä°kÄ°ncÄ° KuruluÅŸu:
1897’de Osmanlı Yunan savaşının baÅŸlaması ile, Cemiyet Nurican Efendinin BaÅŸkanlığında 24 Mayıs 1897’de yeniden toplandı. Eski üyelerden hayatta olmayanların yerine yenileri seçildi. Halktan ve Kızılhaç’tan yardımlar alan Cemiyet ordu için bol miktarda saÄŸlık malzemesi ile iki tane hastane vapuru kiraladı. SavaÅŸ bittikten sonra cemiyet 1908 ikinci meÅŸrutiyete kadar yine faaliyetlerini yavaÅŸlattı ve pasif duruma geçti. Bu süre içinde Cemiyetin en önemli aktivitesi Uluslararası 8. Kızılhaç Konferansına Besim Ömer PaÅŸayı temsilci olarak göndermesidir. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyetinin Hilal olan simgesi Kızılhaç Örgütlerince benimsenmesine karşın resmi olarak kabul edilmemiÅŸti. Besim Ömer PaÅŸa bu konferansta hilalin kullanılması için giriÅŸimlerde bulunmuÅŸtur. Hilal bundan sonra yarı resmi olarak kullanılmaya devam edilmekle birlikte, resmi olarak tanınması için 1929 yılına kadar beklenmesi gerekecekti.
OsmanlI HÄ°lal-Ä° Ahmer CemÄ°yetÄ°nÄ°n Üçüncü KuruluÅŸu:
Osmanlı toplumunda insani yardıma gönül verenler Hilal-i Ahmer’i yeniden faaliyete geçirmek 1908’de MeÅŸrutiyetin ilanı ile yeniden bir araya geldiler. Dr. Esad Bey, Dr. Besim Ömer PaÅŸa, DışiÅŸleri Bakanlığından Salih Bey, Dr. Mehmet Ali Bey, Dr. Ali Galip Bey, Dr. Bahaeddin Åžakir Bey ve Dr. Kasım Ä°zzettin Beylerden oluÅŸan bir kurul toplandı. Kurulun hazırladığı yeni tüzük incelenmek üzere Åžuray-ı Devlete gönderildi. Tüzük burada kabul edilince yüz kurucu üye Tokatlıyan Oteli’nde ilk genel kurul toplantısını 21 Nisan 1911’de yaptı. Cemiyet saraydan büyük destek gördü. PadiÅŸah Sultan ReÅŸat cemiyeti himayesi altına aldı. Åžehzade Yusuf Ä°zzettin Efendi, cemiyetin fahri baÅŸkanı olduÄŸu gibi Tophane’de kendisine ait üç katlı binayı cemiyete bağışladı. Bu bina Hilal-i Ahmer’in ilk binasıdır. Cemiyet halkın yardımları ile giderek büyümeye baÅŸlamıştı. Bu nedenle bina ihtiyacı karşılayamaz duruma gelince Sultan Mahmut Türbesi yakınlarında kiralanan dört katlı bir binaya taşınıldı.
Atlı Ambulanslar Genel Merkez Binası Önünde 1911
KadIn KollarI Örgütünün KurulmasI
Besim Ömer PaÅŸa’nın çabaları sonucu Hilal-i Ahmer Kadın Kolları Örgütü kurularak faaliyete geçti. 100 kurucu üyeden oluÅŸan kadın kollarına padiÅŸahın annesi fahri baÅŸkanlığa seçilirken, Mahmut Muhtar PaÅŸa’nın eÅŸi Nimet Hanım ise fiili baÅŸkanlığa seçildi.
Hilal-i Ahmer kadın kolları örgütü Trablusgarp, Balkan SavaÅŸları, I. Dünya savaşı gibi seri felaketlerin yaÅŸandığı sıkıntılı günlerde kimi zaman hastabakıcı kimi zaman çamaşırcı ve kimi zaman da terzi gibi çalışarak yararlı hizmetlerde bulundular.
TRABLUSGARP SAVAÅžI ve HÄ°LAL-Ä° AHMER
Ä°talyanların Trablusgarp’a baÅŸlattıkları saldırı karşısında bölgedeki Osmanlı kuvvetleri her çeÅŸit ilaç, saÄŸlık araçlarını sahil bölgesinde bırakarak iç kısımlara çekilmiÅŸlerdi. Yaralılara saÄŸlık hizmeti verilmesinde büyük güçlükler yaÅŸanıyordu. Böyle zor koÅŸullar karşısında, Cemiyet ilk saÄŸlık ekibini Aziziye’de bir okul binasında açtı. 160 yataklı bu hastane Cemiyetin gönderdiÄŸi doktorlar, hemÅŸireler ve hatbakıcılar sayesinde çok sayıda yaralı asker tedavi edildi.
Bu süreçte Trablusgarp’ın Sfaks bölgesinden toplanan 6500 Franklık yardıma istinaden bölge halkına Cemiyet tarafından gönderilen teÅŸekkür yazısına ÅŸu cevap gelmiÅŸti: “Dinen vacip bir ÅŸey yapıldığı zaman yapana teÅŸekkür edilmez. Nasıl ki, bir insan namaz kıldığı zaman ona teÅŸekkür edilir mi?” GörüldüÄŸü gibi bölge halkı yardımı bir görev sayıyor ve Hilal-i Ahmer’le samimi olarak bütünleÅŸiyordu. Cemiyet ile halk arasındaki bu yakınlaÅŸma, Hilal-i Ahmer’in kısa sürede büyüyüp geliÅŸmesindeki en önemli etkenlerden birisidir.
Trablusgarp Savaşı’nın bitimine kadar, savaşın getirdiÄŸi büyük zorluklara, düÅŸman güçlerinin engellemelerine raÄŸmen Giryan, Humus ve Bingazi’de birer hastane daha açılmış, bu hastanelere hem saÄŸlık ekipleri hem de saÄŸlık malzemeleri gönderilmiÅŸtir.
1912 - Kur. Bnb. M. Kemal Derne’de Hilal-i Ahmer çadırının önünde mücahit arkadaÅŸları ve Hilal-i Ahmer saÄŸlık görevlileriyle
BALKAN SAVAÅžI ve HÄ°LAL-Ä° AHMER
Balkan Savaşının baÅŸlaması ile açılan yeni cephelerde Hilal-i Ahmer hemen hastaneler kurmak üzere çalışmalara baÅŸladı. Ancak planlanan bölgelere ulaÅŸmak, düÅŸman iÅŸgali yüzünden kolay olmuyordu. Cenevre SözleÅŸmesinin açık kurallarına raÄŸmen müttefikler Hilal-i Ahmer’in çalışmalarını engelleyebiliyorlardı. Bu zorluklara raÄŸmen halkın yardımı ve desteÄŸi ile Edirne, Selanik, Üsküp, TeÅŸvikiye, Kadırga, Darülfünun, Vefa, Gelibolu, Çanakkale, Demirkapı, Hadımköy ve Ispartakule’de hastaneler açıldı. Bu hastanelerde 11.000’in üzerinde yaralı ve hasta asker ile kolera salgını yüzünden hastalanan sivillere tedavi hizmeti verilmiÅŸtir.
Yaralıların sayısının çok olması nedeniyle, bölgelerdeki hastanelerin dolması yüzünden yaralıların Ä°stanbul’a taşınabilmesi için Gülnihal isimli bir vapur kiralanıp, 350 kiÅŸi taşıyacak ÅŸekilde donatıldı. Gerekli saÄŸlık personeli ile takviye edilen bu gemi, savaÅŸ sonuna kadar hizmetlerini sürdürdü.
Hilal-i Ahmer’in gördüÄŸü hizmetler sadece hastane hizmetleri ile sınırlı kalmamıştı. 10. Kolordu emrine çadırlı seyyar hastane, ordu sıhhiyesine ilaç, çamaşır ve hastane levazımı temin edilmiÅŸtir.
SavaÅŸ yüzünden yerlerinden olan muhacirlere çamaşır ve yiyecek dağıtılmış, 14.850 muhacire her gün sıcak yemek çıkarmış, baÅŸka vilayetlere gönderilen muhacirlerin yol paraları ödenmiÅŸtir.
Ayrıca Hilal-i Ahmer Harp Esirleri Komisyonu kurarak Balkan’larda esir olmuÅŸ askerlerimiz ile aileleri arasında haberleÅŸmeyi saÄŸlamaya çalışmıştır.
Hilal-Ahmer çayhanesi.
ÅžUBELEÅžME HAREKETLERÄ°
Hilal-i Ahmer yurt genelinde tüm halkla bütünleÅŸebilmek, yardımların savaÅŸ alanlarına kolay ulaÅŸabilmesini saÄŸlamak için birçok yerde ÅŸubeler açtı. Ä°lk kurulan ÅŸubeler ÅŸunlardır:
I. DÜNYA SAVAÅžI
Trablusgarp ve Balkan SavaÅŸlarının yoÄŸun çalışmaları henüz bitmiÅŸken, I. Dünya Savaşının baÅŸlaması ile Cemiyet yine zorlu bir döneme girmekteydi. I. Dünya Savaşı süresince, 3 ayrı cephede birçok hastane açılmıştır.
Åžark Cephesi:
Osmanlı Ordusu, bu cephede Ruslarla savaşıyordu. Hilal-i Ahmer ise Erzurum’da 500 yataklı bir hastane kurdu. Hastaneyi Dr. Emin Bey yönetiyordu. Ordunun manevra durumuna göre hastane zaman zaman yer deÄŸiÅŸtirmek zorunda kalıyordu. Erzurum hastanesi, bir taraftan yaralılara bakım yaparken diÄŸer taraftan da orduya bakteriyolog yetiÅŸtirmek için seri kurslar açmaktaydı. Erzurum’un Ruslar tarafından iÅŸgal edilmesi nedeniyle yüz kadar yatak ve yeterli saÄŸlık personelini orada bırakarak, hastaneyi Erzincan’a nakletti. Bir süre sonra da Sivas’a taşındı. Savaşın sonuna doÄŸru Samsun’a taşınan hastane, aynı zamanda sivil halkın saÄŸlığı ile de ilgileniyordu. Halka kuduz ve çiçek aşısı gibi tedavi amaçlı hizmetler verilmiÅŸtir.
Çanakkale Cephesi:
Bu cephede yoÄŸun olarak süren savaÅŸ nedeniyle, tedbir olarak Cemiyet’in bütün sıhhi levazımatı Anadolu’ya sevkedilmiÅŸ ve Adapazarı civarında 2.000 yataklı bir hastane kurulmuÅŸtu. Yaralı sayısının çok artması üzerine, ek olarak Ä°stanbul, Gelibolu, Åžarköy ve TekirdaÄŸ’da yeni hastaneler kuruldu. Ä°stanbul’da Galatasaray, Ä°stanbul ve DarüÅŸÅŸafaka Liselerinin yanı sıra Kadırga DoÄŸumevi, CaÄŸaloÄŸlu Ä°stanbul Kız Lisesi, Mekteb-i Tıbbiye-yi, Taksim’de Zapyon Okulu ile Galata’daki Saint Benoit Liseleri de hastane haline getirildi. Toplam 5.500 yatak kapasitesine ulaÅŸan hastanelerde, 20.000’in üzerinde yaralı asker tedavi edildi.
Hilal-i Ahmer Sıhhiye Heyeti Gelibolu Hastanesi önünde: Ortada oturan Sertabip Rasim Ferit Bey, sağında Dr.Sedat Bey ve Ä°hsan Bey, solunda Behçet Sabit ve Ä°dare Memuru Tahsin Bey.
SüveyÅŸ Cephesi:
Bölge Ä°stanbul’a 3.000 km. uzaklıkta olmasına raÄŸmen, Dr. Galip Ata Beyin baÅŸkanlığında bir ekip 2 ay süren bir yolculuk sonucunda Medine’ye ulaÅŸmış ve 400 yataklı bir hastane açmayı baÅŸarmıştır. 5578 yaralıya hizmet veren hasta ve yaralı tedavi edilmiÅŸtir. Savaşın uzaması yaralı sayısının artmasına neden olduÄŸu için, Prof. Dr. NeÅŸet Ömer Beyin baÅŸkanlığındaki diÄŸer bir ekip de, Kudüs civarında seyyar bir hastane kurmuÅŸlardır. Bu hastane ordunun hareketine göre sürekli yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir.
Hilal-i Ahmer cephedeki saÄŸlık çalışmalarının yanı sıra tren yolunda ve önemli konak bölgelerinde de çayhane konukevleri açarak hizmetini sürdürmeye devam etmiÅŸtir. Gülnihal Vapuruna ek olarak, Edremit vapuru ile Åžirket-i Hayriye’nin 60, 61 ve 63 numaralı vapurları nakliyat için Hilal-i Ahmer’in emrine verildi. Cephelerde kurulan hastanelerin yanı sıra hem yaralılara tedavi, hem de halka yemek saÄŸlayan, aÅŸevleri kuran Ä°mdat Ekipleri yurdun dört bir yanında çalışmaya baÅŸlamıştı. Trabzon, Erzurum, Akhisar, Nazilli, Ä°zmir, AlaÅŸehir, Adana, Konya, Karamürsel, Ä°zmit, Bilecik, Gördes, Sakarya, Antep’te hizmet veren bu ekipler, KurtuluÅŸ Savaşının sonuna kadar görevlerini sürdürdüler.
Savaşın bir diÄŸer boyutu olan esir askerler için de Hilal-i Ahmer çalışmalar yapmıştır. Yabancı harp esirlerine bakım, onlara gönderilen 713.350 lira ve 7000 paket eÅŸyanın dağıtımı yine Cemiyet tarafından yapılmıştır. Özellikle Rusya’daki Türk esirleri için, 100.000 kron ve 5.000 lira gönderilerek, esir düÅŸen askerlerin yerleri ve ÅŸartları tespit edilmiÅŸtir.
Birinci Dünya Savaşında Hilal-i Ahmer SaÄŸlık Ekibi
KURTULUÅž SAVAÅžI
Birinci Dünya Savaşı, Hilal-i Ahmer’in tabiri caizse akrebin kıskacında yoÄŸrulduÄŸu bir dönem olmuÅŸtur. Çok geniÅŸ bir coÄŸrafyada fedâkarlık ve kahramanlıkla dolu uzun bir faaliyet dönemi geçirmiÅŸti. Milli Mücadele yılları ise, artık Hilal-i Ahmer’in hizmet ve fedakârlığının zirvesine ulaÅŸtığı, kesintisiz 24 saat çalıştığı tarihinin en ÅŸerefli dönemleridir. Bu dönemde 33.172 yaralı ve hastanın tedavi edildiÄŸi, birçok yerde, çok kısa zamanda Hilal-i Ahmer hastaneleri, nekahethaneleri, dispanserleri, aÅŸhaneleri, çayhaneleri kurarak, o günün olaÄŸanüstü ÅŸartları, ilaç ve malzemenin kıtlığına, teminindeki zorluklarına raÄŸmen, her türlü takdirin üzerinde baÅŸarılı hizmetler vermiÅŸtir.
Mondros Mütarekesi’nden sonra Ä°ttihat ve Terakki döneminde faaliyet gösteren cemiyetler, Ä°stanbul Hükümetinin takibatına uÄŸradı. Hilal-i Ahmer Cemiyeti de baskılara maruz kaldı ve dört defa teftiÅŸe tabi tutuldu. Merkez Binası iÅŸgal kuvvetleri tarafından 16 Mart 1920 gecesi basıldı. Baskının ardından Hilal-i Ahmer Katib-i Umumisi (Genel Sekreter) Dr. Adnan Bey (Adnan Adıvar) hanımı Halide Edip ile Anadolu’ya geçti. Hikmet Bey umumi kâtip olarak Ä°stanbul’da kaldı. Ä°stanbul’un iÅŸgali üzerine Anadolu’daki Hilal-i Ahmer teÅŸkilatı ile genel merkez arasındaki irtibat kesildi. Ankara’da kurulan ilk TBMM Hükümetinde Sıhhiye ve Muavenet-i Ä°çtimaiye Vekâletine getirilen Dr. Adnan Bey, Genel Merkez tarafından görevlendirilmemiÅŸ olmasına raÄŸmen EskiÅŸehir’deki Hilal-i Ahmer murahhası Dr. Ä°smail Besim PaÅŸa ile muhabereyi devam ettirdi. Ekim 1920’de Ä°smail Besim PaÅŸa, Adnan Bey, Ömer Lütfü Bey ve Esat PaÅŸa’dan oluÅŸan Ankara temsilciliÄŸi kuruldu ve Anadolu’daki Hilal-i Ahmer merkez ve ÅŸubeleri ile temsilcilikleri buraya baÄŸlandı. Ankara’ya karşı olumsuz bir tavır takınmayan Genel Merkez, 4 Kasım 1921 tarihinde aldığı bir kararla Ankara’da oluÅŸan temsilciliÄŸin yetkilerini artırarak Adnan Bey, Ä°smail Besim PaÅŸa ve Ömer Beyi murahhas olarak tayin etti.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1921’den itibaren Ä°stanbul’dan Anadolu’ya yaptığı yardımları artırdı. Cemiyet 1921-1922 yıllarında Sıhhiye-i Askeriyye’nin acil ihtiyaç duyduÄŸu 40.000 sandık malzemeyi Anadolu’ya gönderdi. Ä°stanbul’dan Anadolu’ya birçok doktor, eczacı ve saÄŸlık personelinin geçmesini de saÄŸladı. Sadece 1921’in Nisan ayında, 25 doktor ve eczacının Ä°stanbul’dan Ä°nebolu yolu ile Ankara’ya ulaÅŸtırıldığı bilinmektedir. Bu personelin tamamına yakını Hilal-i Ahmer’in cephe gerilerinde tesis ettiÄŸi hastane, dispanser, nekahethane gibi saÄŸlık kuruluÅŸlarında görev aldılar.
TBMM Hükümeti tarihinde Ä°stanbul’da siyasi mümessil olarak 14 Haziran 1921 tarihinde Hilaliahmerci lakabıyla tanınan Hamid Bey’i (Hamit Hasancan) görevlendirdi. Hamid Bey, Ä°ngiliz Yüksek Komiseri Horaca Rumbord ile bir araya gelerek, Malta’da esir tutulan Türkler ile Türkiye’de tutuklu Ä°ngilizlerin mübadele görüÅŸmelerini yürüttü. 23 Ekim 1921 tarihinde ikisi arasında varılan anlaÅŸma neticesinde Türk esirler ile Ä°ngiliz tutukluların mübadelesi gerçekleÅŸti. Hilal-i Ahmer Cemiyeti Ankara Murahhaslığı, Milli Mücadele boyunca özellikle Batı cephesine önemli miktarda saÄŸlık malzemesi, gıda ve eÅŸya yardımında bulundu. II. Ä°nönü Savaşından sonra cephelere yakın merkezlerde yaralı hastaneleri, nekahethaneleri ve dispanserleri açtı.
Milli Mücade boyunca görevlerini büyük bir fedâkarlık ve vatanperverlikle sürdüren Ankara Murahhaslığı 1 Ekim 1923’te laÄŸvedildi. Ancak, mübade yoluyla Yunanistan’dan gelecek muhacirlere yardım ve gerekli tesislerin kurulması konusunda ilgili kurum ve kuruluÅŸlarla münasebetlerde bulunmak üzere Ä°smail Besim PaÅŸa münferit bir murahhas olarak Ankara’da kaldı.
Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti ismi, Cemiyet’in baÅŸvusurusu üzerine Ä°cra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) tarafından 29 Kasım 1922’de “Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti” olarak deÄŸiÅŸtirildi.
CUMHURÄ°YET DÖNEMÄ°
KurtuluÅŸ Savaşının büyük bir zaferle sonra ermesinden sonra, uzun bir dönemdir süren savaÅŸların getirdiÄŸi sorunlar ortaya çıkmaya baÅŸlamıştı. BaÅŸta esir askerler olmak üzere, muhacirler ve savaÅŸta elindeki son lokmayı seve seve bağışlamış olan fakr- zaruret içindeki vatandaÅŸlarımız.
Yunanistan’da 500.000 Türk, Türkiye’ye nakillerini bekliyordu. 18 Ekim 1923 tarihinde tam kadrolu bir saÄŸlık ekibi gerekli malzemeleri ile birlikte Selanik’e hareket etti. Bu Mübadele Komisyonu için Hilal-i Ahmer delegeliÄŸine Dr. Ömer Lütfü Bey ile yardımcısı Cevdet Bey görevlendirilmiÅŸ ve bu beyler mübadele sonuna kadar baÅŸarı ile bu hizmeti yürütmüÅŸlerdir.
Çaresiz kalan fakir halka 30.000 yorgan ve battaniye, 30.000 takım çamaşır, 4.000 çocuk ve 4.000 kadın elbisesi, 10.000 çarık, 7.000 fanila ve çeÅŸitli bölgelere 150.000 kilo un ve fasulye, 1857 m. Amerikan bezi dağıtılmıştır.
1923 yılında Konya Hilal-i Ahmer kadınlar kolunun düzenlediÄŸi baloya katılan Mustafa Kemal Atatürk, Türk Kadınının KurtuluÅŸ Savaşındaki fedakârlıklarından ÅŸöyle bahsetmiÅŸtir.
“Hilal-i Ahmer Cemiyetinin ve bilhassa bu yüce cemiyetle pek büyük bir çalışma ile fedakârlıklarını ortaya koyan hanımlarımızın askeri hareketlerde, Milli Mücadelenin baÅŸarıya ulaÅŸtırılmasında gösterdikleri gayret ve yardımlar, orduya yapılan hizmetlerin en deÄŸerlilerinden birini teÅŸkil etmektedir. Ordunun BaÅŸkumandanı sıfatıyla, yüksek topluluÄŸunuza teÅŸekkürlerimi sunarım.
Åžimdiye kadar olduÄŸu gibi bundan sonrada azimle çalışarak, memleketimize daha çok hizmetler yapacağınıza eminim.”
Bir yıl sonra Ardahan’da meydana gelen depremde zarar görenlere, çadır, battaniye, gıda ve para yardımları yapıldı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün Kızılay Genel Merkezini ziyareti
1925 yılında, savaÅŸ döneminde en çok eksikliÄŸi hissedilen hemÅŸire açığını kapatmak amacıyla Türkiye’nin ilk Hastabakıcı HemÅŸire Okulu Hilal-i Ahmer tarafından açıldı. Yine aynı yıl Genel Merkez Ä°stanbul’dan Ankara’ya taşındı.
DerneÄŸin adı 1935’de “Türkiye Kızılay Cemiyeti”, 1947 yılında da “Türkiye Kızılay DerneÄŸi” olarak deÄŸiÅŸtirildi.
1868-1925 dönemini kapsayan, elden geldiÄŸince kısaltılmış olarak hazırlanan Kızılay tarihçesi hakkında, daha ayrıntılı bilgi almak için aÅŸağıdaki kaynaklara baÅŸvurulabilir.
Türkiye Kızılay Tarihine GiriÅŸ, Dr. Orhan ARAS. 2.Baskı. 2000
Milli Mücadele’de Hilal-i Ahmer, Haz. Ä°smail HacıfettahoÄŸlu, 2007, Türk Kızılayı Tarih Dizisi I.
Hilal-i Ahmer’den Kızılaya. 2 Cilt. Seçil Karal Akgün, Murat UluÄŸtekin, Ankara.
Trablusgarp Savaşı ve Hilal-i Ahmer. Seçil Karal Akgün, Murat UluÄŸtekin.
|
||||||||||||||||||||||||||||
Bu içerik 67413 defa okunmuştur... | ||||||||||||||||||||||||||||