ÇANAKKALE’DE BİR HİLAL
Çanakkale Zaferi Türk Kızılay tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Birinci Dünya Savaşı’nın etkileri ülke sınırlarında hissedilmeye başlamadan önce Hilal-i Ahmer Sıhhiye-i Askeriye ile lekeli humma ve benzeri bulaşıcı hastalıklarla mücadele için faaliyet göstermekteydi. Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra cemiyet Trablusgarp ve Balkan Savaşları’nda kazandığı deneyimleri daha ileri taşıma fırsatı elde etti.
Bugünün Türk Kızılay, o dönemin Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı’nın tüm cephelerinde ve safhalarında büyük bir fedakarlık örneği gösterdi. Hilal-i Ahmer Cemiyeti hastaneleri, hastane vapurları, hemşireleri, çayhaneleri ve esirlere yardım ile savaşın etkilerini azaltmak için büyük gayret gösterdi. Savaş sırasında yaralı Anzak askerlerine de şifa dağıtan Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Türk halkının merhametini düşman askerlerinden bile esirgemeyen bir hoşgörünün timsali oldu.
Hastanelerimizle Biz Oradaydık
Çanakkale'de çarpışmaların cephesi çok dar olduğundan, Hilal-i Ahmer bu cephede örgütlenmesine yalnız bir sahra hastanesi ve yaralıların taşınabilmesi sırasında gerekecek birkaç menzil çayhanesinden oluşmuştu. Yaralıların birçoğunun savaş alanlarından İstanbul'a gönderildiğinden, gelen yaralılar için istasyonlarını İstanbul'da kurmuştu.
Savaşın şiddetlenmesi üzerine bilumum sıhhi malzemenin Anadolu'ya nakledilmesi ve Adapazarı civarında iki bin yataklı hastane ihtiyacı üzerine hemen Eskişehir'de bir merkez açılarak memurların önemli bir kısmı Eskişehir'e gönderildi. Merkez ambarında bulunan levazım (ihtiyaç maddeleri) Eskişehir'e nakledilmeye başlandı. Ayrıca Adapazarı ve civarında tesisi gerekli görülen hastanelere uygun bir yer bulunması amacıyla ikinci bir heyet de o bölgeye sevk edildi.
Kara çıkartması başladıktan kısa bir süre sonra (25 Nisan) binlerce varalı Türk askerinin İstanbul'a sevk edileceği haberi üzerine. Hilal-i Ahmer'den İstanbul'da hastaneler tesis etmesi talep edildi. Bu konuda Hilal-i Ahmer'in bir ön hazırlığı olmaması ve eşyasının önemli kısmının Eskişehir'e nakledilmiş olmasından dolayı zor durumda kalan cemiyet, zaman kaybetmeden girişimlerine başladı.
Bunun sonucunda İstanbul'da bin 700 yataklı Tıp Fakültesi, bin 500 yataklı Beyoğlu, 500 yataklı Galata, 500 yataklı Taksim, 500 yataklı Cağaloğlu, 650 yataklı Kadırga, 500 yataklı Darüşşafaka Hilal-i Ahmer Hastaneleri ismiyle 5 bin 500 yataklı 7 hastane açıldı. Yaralılar memleketimizin en gözde doktorlarının hünerli ellerine ve ilgisine emanet edildi. Adı geçen hastanelerden Tıp Fakültesi Hastanesi 17 ay, Beyoğlu Hastanesi 16 ay, Cağaloğlu Hastanesi 6 ay, Kadırga Hastanesi 10 ay ve Darüşşafaka Hastanesi 10 ay faaliyette bulunarak toplam (19 bin 443) yaralı tedavi edildi.
Gelibolu, Şarköy ve Tekfurdağı Hastaneleri
İstanbul'da tesis edilen hastanelerin cephenin yükünü kaldıramamasından dolayı Gelibolu’da 200 yataklı bir hastane daha açılmasına karar verildi. Fakat hastanenin uçak bombaları ve bombardıman altında kalmasından dolayı Gelibolu hastanesi Şarköy'e taşınmış ve yatak sayısı 300'e çıkarılmıştır. Buna karşılık Şarköy'de gıda ve levazım temininin olağanüstü zor olmasından dolayı hastane Tekfurdağına (Tekirdağ) taşınmış' ve faaliyet gösterdiği 8 ay müddetince bini geçen sayıda ağır yaralıyı tedavi etmiştir. Sabit hastanelerin yanı sıra cephe gerisinde Hilal-i Ahmer tarafından oluşturulan seyyar hastaneler de görev yapmaktaydı.
Çayhanelerimizle Biz Oradaydık
Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin, 1. Dünya Savaşında gerçekleştirdiği bir diğer faaliyet alanı ise çayhanelerdi.
Genel Merkez azasından Kemal Ömer Bey'in gözetiminde ve memurlardan Kenan Bey'in idaresi altında, 3 Mayıs 1915'te, bütün teçhizatı tamamlanarak açılan Sirkeci Çayhanesi yaralı taşıyan vapurlar iskeleye yanaşır yanaşmaz yaralı ve hastaları sıcak çaylarla karşılardı. Daha sonra araba ücretleri HAC'ye ait olmak üzere İstanbul dâhilindeki hastanelere sevk etti. Adı geçen çayhane açıldığı tarihten 13 Mayıs 1916 tarihine kadar 1 milyon 630 bin 870 nefere çay, süt, ayran, yoğurt ve sigara dağıtmış, yaralı şevkine atanan komisyonun ihtiyacı olan sedye, fener ve sair gereçler de cemiyet ambarından temin edildi.
Sirkeci istasyonu'na ek olarak Haydar Paşa istasyonunda oluşturulan çayhanede, istasyona çıkıp Anadolu güzergâhına gönderilen 30 bin 799 nefere çay vesaire dağıtılmış; görülen lüzum üzerine Derince istasyonunda oluşturulan bir diğer çayhanede bir ay içinde 9 bin 018 kişiye, çay ikram edildi.
Yararlılıkları görülen bu çayhaneler,Çanakkale Cephesinde seyyar bir hale getirilerek Soğanlıdere, Arıburnu, Anafarta ve sair mevkilere sevk edildi. Durumları son derece kötü olan askerler dağıtılan çaylardan içtikten sonra bardakları teslim etmeyerek 'Hemşehri bir daha versen ya' şeklinde memnuniyet bildiren ifadeler kullandılar. Bu çayhaneler, ayrıca, hasta ve yaralı sevk eden hastane vapurlarında da oluşturuldu.
13 Mayıs 1915 tarihinden 13 Şubat 1916 tarihine kadar Çanakkale Cephesi çayhanelerinde 1 milyon 59 bin 146 ve keza Gülnihal ve Şirket-i Hayriye'nin 60, 61, 63, 70 numaralı vapurlarında 137 bin 495 nefere çay dağıtıldı ki bilumum çayhanelerde.toplam 1 milyon 400 bin 328 bardak çay ve sair tevzi edildi.
Hemşirelerimizle Biz Oradaydık
Hilal-i Ahmer Cemiyeti Trablusgarp savaşında yaralanan askerlere yardımcı olunması amacıyla 1911 yılında Dr. Besim Ömer öncülüğüyle Türkiye'nin ilk hemşirelik kursunu açmış, gönüllülük esasıyla alınan hemşire adaylarına, 6 aylık kursun ardından sertifika alarak hemşire olma imkânı tanımıştı. Bu kursu bitirenler 1912-1914 Balkan Savaşları'nda ve 1914-1918 Birinci Dünya Savaşında cephelerde görev almış, kurulan sahra hastanelerinde yaralanan askerlerin tedavilerinde birebir görev yapmışlardı. Ön cephelerde görev alan yüzlerce hemşire ise açılan top ateşi ve saldırılar sonucu şehit olmuştu. 1911 yılında açılan hemşirelik kursundan ilk mezun olan hemşireler içinde yer alan Safiye Hüseyin, yaptığı hizmetler ve gösterdiği üstün çabası ile Türkiye'nin ilk hemşiresi olarak anılmaktadır. İngiltere'de deniz ataşeliği görevinde bulunan Ahmet Paşanın kızı olan ve Avrupa'da eğitim görmüş olan Safiye Hüseyin, uluslararası alanda katılığı kongre ve toplantılarda Osmanlı Devletini en iyi şekilde temsil etmiş, yabancı ülkelerde sayısız konferans vermiş ve birçok devlet tarafından onur nişanı ile ödüllendirilmiştir.
Esirlere Yardım için Biz Oradaydık
İtilaf Devletleri tarafından esir alınan Osmanlı askerleriyle muhaberatı temin etmek ve yardım iletebilmek adına Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Genel Merkez azasından Mehmet Ali ve Haydar Beylerden oluşan bir 'Üsera Komisyonu" teşkil ederek hemen işe başladı.
Esir düşen askerlerin yakınları Hilal-i Ahmer'den mütemadiyen malumat talep ediyordu Çanakkale Savaşlarının başlangıcından itibaren bu talepler gitgide arttı. Uluslararası Kızılhaç Komitesi de esir listelerinin düzenlenmesi için Hilal-i Ahmer üzerinde baskı oluşturuyordu. Nisan 1915'te, Cemiyet, İngiliz ve Fransız esirlerin listesini göndererek göreve başlamış oldu. Elde edilen listeler yardımıyla esir kartları oluşturuldu ve böylece bilgi talep edilen esirlerle ilgili künye bilgisine daha kolay ulaşılması sağlandı. Yurt dışında bulunan Osmanlı esirleri için murahhaslar gönderildi ve ihtiyaçları temin edilmeye çalışıldı.
Yabancı Esirlere Muavenet-Mektup, Para, Kitap, Paket İrsali
Kasım 1915'te yabancı esirlere mektup, para, kitap ve paket irsali konusunda Hilal-i Ahmer görevlendirildi. 1915-1918 tarihleri arası, Amerika ve Felemenk Sefaretleri tarafından Anadolu'da bulunan esirlere gönderilen toplam 8765 balya eşya ve gıda maddesi HAC aracılığıyla teslim edildi.
Tüm Çanakkale Savaşı Şehitlerini Saygıyla Anıyoruz